17 Nisan 2012 Salı

Birde hep gitmek zorunda olanlar var..


    Her şeyi valize sığdırdım da şuncacık kalbimi bir türlü sığdırmayı başaramadım.
Hep İstanbul da kalıyor. Birazdan üzerine oturup fermuarını çekeceğim. Kerata hiç çekiştirmeye de gelmiyor ki !! Çok şımarık
yetişti çok.
   Einstein ile aynı şeyleri düşünmediğim ortada, o sevemedi İstanbul'u, bilemedi, göremedi bu güzel şehri. Fatih' in torunu da değil zaten. O bulmamış olmasaydı ben bugün ortaya atacaktım dedikoduyu. Zaman karmaşası yaşıyorum, dün geldim bugün gidiyorum. İstanbul'da çabucak geçiveren bir ay Erzurum'da yıllarmış gibi gelen birkaç saat, izafiyetin kanıtı budur ! Cisim, hareket ve zamandan önce gelir. Zaman elini kolunu bağlayınca harekette cisimde bakakalıverir. Bakanlardanım, uzaktan bakanlardan...
   Ben yapacağımı biliyorum ama. Onu bir kutuya koyup havalimanına bırakacak sonra da bomba ihbarinda bulunacağım. Gelip etkisiz hale getirsinler... Yada kısa yoldan birini mi sevsem. Devre dışı kalırdı... Yada tüm devreler yanardı.
Ooo saat 12 yi geçmiş. Ne dediğimi ben bile anlamadım. Sorun yok. Ufak bir bunalım.
Gidip Yatagimda nefes alıp vereceğim ... Evet bunu yapacağım...